Bazı anneler ise bu tip yerlere gitmek yerine evdeki yemek kültürünü bu hale getirip ne içerdiklerine bakmaksızın, aldıkları hazır bir takım hazır market ürünlerini evde 5 dakika içerisinde pişirip çocuklarının önlerine koymakta ve izledikleri TV dizisinin başına dönmektedirler.
Oysa bu tarz diyetlerin neredeyse tamamını en fazla asit oluşturan 3 yiyecek türü oluşturmaktadır. Hayvansal ürünler (et, yumurta, yağ ve süt ürünleri), rafine beyaz nişasta (Kızarmış patates, beyaz ekmek, pastalar vs.) ve çoğu zaman GDO'lu mısır şurubundan üretilen nişasta bazlı şekerin kullanıldığı tatlılar, kekler, bisküviler ve meşrubatlar.
Günümüzde, birçok batı ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de bu tarz beslenen insanlar kalorilerinin çok büyük bir kısmını bu üç yiyecek grubundan sağlamakta olup tamamen asidik beslenmeleri ve alkali özellikler sağlayan sebze ve meyvelerden yoksun kalmaları nedeniyle vücutları toksik atıklarla dolmakta ve vücutta mutlaka sağlanması gereken alkali ortam yerine asidik ortam hakim olmakta ve bu şekilde vücut direnci düşürülerek birçok kronik hastalığın ortaya çıkmasına maalesef ortam sağlanmaktadır. Sağlıklı ve uzun yaşam açısından büyük bir tehdit oluşturan bu tarz beslenme ile savaşmanın tek yolu ; Beslenmemizi, asidik atık oluşumunu azaltacak ve alkali olmayı sağlayacak şekilde tekrar düzenlemek ve hızlı-hazır gıdalar ile beslenmeyi reddederek geleneksel Türk mutfağına uygun beslenmektir.
Alkali olmayı sağlayıp toksik atık oluşumunu azaltan, başka bir deyişle vücudun sindirim yolunda çürümenin ve fermantasyonun asit oluşumuna neden olan reaksiyonlarını engelleyen, besinleri birbirleri ile bağdaştırmayı öğrenmek sağlıklı olabilmek için şarttır, çünkü bu sayede kanda asidite ve dokularda kan zehirlenmesini engellemek yada vücuttaki asidik ve alkali elementlerin dengesini kontrol altında tutabilmek mümkün olabilecektir.
Sağlıklı beslenme için besinleri birbirleriyle bağdaştırmanın öneminden daha önce bahsedilmişti. Bu anlamda ilk ve en önemli kural , hayvansal proteinler ile nişaştalı karbonhidratları birlikte tüketmemektir. Oysa günümüzde teslim olduğumuz hızlı-hazır gıda kültüründe, yediklerimize baktığımızda bu önemli kuralın tamamen ihlal edildiğini görmekteyiz. Et ve patatesin bir arada tüketildiği hamburger ve kızarmış patates, yada içerisinde sosis yada sucuk'un bulunduğu tost ile yumurta, peynir ve yumurtanın karıştırılarak yapıldığı ve ekmekle yenildiği omlet gibi örnekler çoğaltılabilir. Salgın hastalık gibi yayılan hızlı-hazır gıda kültürü, beslenmenin en önemli kuralını yerle bir etmektedir.
Bu kurala uymak için ekmek ve nişastalı karbonhidratları sabah kahvaltısında tüketilirken, eğer mutlaka içerisinde et olan bir yemek yemek istiyorsak bunu akşam yemeğinde ve kesinlikle ekmeksiz tüketmek gerekmektedir. Bu kurala uyduğumuz takdirde bağırsaklarımızda ve midemizdeki asit sorunlarını ve toksik çürümeyi önlememiz mümkün olabilecektir. Et, süt veya peynir yada yoğurt , yumurta ekmek, pirinç veya diğer nişastalı gıdalar ile birlikte tüketildiğinde vücudumuzun gerçeklerinden uzak hareket etmek suretiyle vücudumuzu zora sokuyoruz, çünkü nişastanın sindirimi ağızdaki alkali özellikler taşıyan pityalin enzimi tarafından ağızda başlamakta iken, nişastalı bir gıda ile örneğin et birlikte tüketildiğinde etin ve diğer proteinlerin sindirimi için üretilen asidik özelliklere sahip pepsin, hidroklorik asit ve diğer asit oluşturucu enzimlerin , midede, ağızda başlayan ve sindirimi için alkali ortam gerektiren nişastalı gıdalarla bir arada bulunması vücudumuzu çaresiz bırakmaktadır. Sonuç olarak nişastalı gıdaların sindirimi için gerekli alkali ortamla, proteinlerin sindirimi için gerekli asidik ortam gereksinimi birbiriyle çelişmekte olup bu iki tip gıda yani nişastalı gıdalar ile proteinli gıdalar birlikte tüketildiğinde her iki gıda tipide sindirilemeyerek fermante olmakta ve çürümektedir ki bunun sonrasında da daha fazla toksin daha fazla asidik atık sindirim yoluna bırakılarak vücutta asidik ortam yaratılmasına neden olarak vücuda zarar verilmektedir...
Hayvansal protein tüketimi ile ilgili ikinci temel kural ise; Et, süt veya peynir yoğurt gibi süt ürünleri veya yumurta gibi iki değişik tür hayvansal proteinin aynı öğünde tüketilmemesidir. Çünkü et'in sindirimi ile ilgili enzim aktivitesi sindirimin ilk saati içinde gerçekleşirken, sonrasında yumurta ve en son olarak da süt'ün sindirimi gerçekleşmektedir , dolayısıyla aynı öğünde iki değişik hayvansal proteinin tüketilmesi durumunda, bu gıdaların hiçbirisi sindirilememekte ve vücutta çürüyerek toksin atıklar olarak vücudun asidikleşmesine olanak tanıyarak vücudun direncinin kırılmasına neden olunmaktadır.Sonuç olarak süt, peynir veya yumurta ile birlikte hiçbir et türü aynı öğünde tüketilmemelidir.
Besinlerin birbirleriyle bağdaştırılmasında diğer bir kural ise; Beyaz ekmek, beyaz pirinç, makarna gibi yüksek oranda rafine nişasta içeren gıdaların, et , yumurta, süt ve ürünleri gibi hayvansal proteinlerle birlikte tüketilmemeleridir. Oysa kahvaltıda yenilen tost, üzerine bolca rafine şeker ve pastörize süt dökülerek hazırlanan ve özellikle sözde iyi beslenme amacıyla çocuklar tarafından sıkça tüketilen kuru tahıl gevreği, bu anlamda vücudun gerçeklerine aykırı ve sindirilemez özelliği ile çocuklarımıza faydadan çok zarar sağlamakta ve artık sıkça görülen ve yaygınlaşan obezite sorununa zemin hazırlamaktadır.
Vücudun gerçeklerinin bilinmemesi yada göz ardı edilmesi sonucunda bilinçsizce reklamların etkisi altında kalarak çocuklarını sözde iyi beslenmeleri amacıyla bu tip gıdalara yönlendiren anne ve babalar aslında çocuklarına ne kadar ciddi zarar verdiklerinin maalesef farkında değillerdir.
Nişastanın sindirimi bilindiği üzere Pityalin enzimi vasıtasıyla ağızda başlaması nedeniyle tüm karbonhidratlı besinlerin yutmadan önce çok iyi çiğnenmesi ve ağızdaki pityalin enziminin etkisini kaybetmemesi amacıyla beraberinde başta asidik içecekler olmak üzere hiçbir sıvı tüketilmemesi gerekmektedir ki, tüketilmesi durumunda nişastanın ağızdaki ön sindirimi engellenmiş olacağı için midede fermante olmakta ve vücuda fayda yerine zarar vermektedir.
Tereyağı veya sıvıyağlar karbonhidratların birçoğu ve tüm sebzeler ile bağdaştırılabilir, fakat et ve yumurta gibi konsantre hayvansal proteinler ile birlikte tüketilmemelidirler. Yağ midedeki gastrik salgıları engelleyerek etin sindirimini önlemektedir.Sonuç olarak, yağ tüketildikten sonraki 2-3 saat boyunca midedeki pepsin ve hidrokorik asit düzeyi önemli miktarda azalır ve yağla birlikte yenmiş olan her türlü et çürür.Bu yüzden yağ ve proteinler aynı anda yenilmemelidir.
Rafine beyaz şeker, günümüz diyetlerinde sıklıkla yeralan en fazla asit oluşumuna neden olan besin maddesidir ve midedeki varlığı tüm diğer yiyeceklerin sindirimini engellemektedir. Şekerli tatlılar veya meşrubatlar et ile beraber tüketildiğinde şeker etin sindirilmesi için gereken mide sıvılarının salgısını engelleyerek etin çürümesine ve fermantasyonuna neden olarak vücutta aşırı asit üretimine neden olmaktadır. Şeker nişastalı karbonhidratlar ile birlikte alındığında ise şeker nişastanın ağızda ön sindirimi için gerekli olan pityalin enziminin salgılanmasına engel olmakta ve sindirilmesini engelleyerek fermante olmasına ve asit üretilmesine neden olmaktadır.
Meyveler ise midede sindirim gerektirmezler ve hızlı bir biçimde oniki parmak bağırsağına geçerler ve eriyerek taşıdığı besinlerin hemen özümsenmesini sağlarlar.Fakat midedeki diğer besinler meyvelerin bağırsaklara geçişini engellerler ve meyvelerin taşıdıkları zengin doğal şeker kaynakları midede varolan bakteriler tarafından hızlı bir şekilde kullanılırlar buda midedeki her şeyin hızla fermante olmasına ve asit ile gaz üretimine neden olurlar. Bu nedenle meyvelerin başka besinler ile birlikte değil yalnız yenilmeleri vücut açısından çok daha uygundur. Taze meyvelerin bir başka özelliği ise sindirim yollarını alkali yapmaları kanın ve dokuların temizlemeleridir.Meyveler yeterli miktarda ve çeşitlilikte yendiğinde yaşam için gereken proteinler, aminoasitler, vitaminler, mineraller ve aktif enzimlerde dahil olmak üzere vücut için gerekli tüm besinleri sağlamalarıdır.Meyvelerin kendi aralarında yani diğer meyvelerle birlikte tüketilmelerinde bir sakınca bulunmamaktadır.
Sebzeler ise en uyumlu besin özelliği ile diğer tüm besinler ile kolayca sorunsuz bir şekilde
tüketilebilirler, sindirim fonksiyonlarını kolaylaştıran gerekli enzimleri ve mineralleri sağlayarak diğer besinlerin sindirimine ve özümsenmesine yardımcı olurlar.Aynı zamanda sindirim artıklarının bağırsaklardaki hareketini sağlayan lifleride temin ederek vücuttan atılımına yardımcı olurlar. Sebzelerin ek'te listede görülebileceği üzere birçoğu alkali özelliklere sahiptir sadece meyveler ile çok iyi bağdaşmazlar.
Sebzeler salatalarda olduğu gibi çiğ ve bütün olarak tüketildikleri zaman, yüksek selüloz içerikleri nedeniyle sindirilmeleri uzun zaman alabilir, buna karşın suları sıkıldığında ve posaları süzüldüğünde besin değerleri ve alkalik yapıcı özellikleri önemli derecede artar ve hızla özümsenirler.Taze sebzeleri bütün olarak yemenin en iyi yolu, onları buharda,lili kaynatarak veya kavurarak hafifçe pişirmektir, çünkü bu işlem besin değerine zarar vermezken selüloz içeriklerini kolay sindirilebilecek şekilde yumuşatır. |